İstanbul
DOLAR18.6215
EURO19.4637
ALTIN1050.2
Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN

Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN

Mail: [email protected]

ŞUŞA BEYANNAMESİ:YENİ UFUKLARA DOĞRU

ŞUŞA BEYANNAMESİ:YENİ UFUKLARA DOĞRU

Bilindiği üzere 15 Haziran 2021 tarihinde, Türkiye ile Azerbaycan arasında ŞuşaBeyannamesi imzalanmıştır. Bu beyanname,içeriği itibarıyla Türkiye ile Azerbaycan arasındaki müttefiklik ilişkilerine dairdir. Bahsigeçen beyannamenin metni incelendiğinde,Türkiye ile Azerbaycan arasında devam edençok boyutlu ve sıkı işbirliğinin arttırılması veyeni bir safhaya geçmesi, Türkiye ile Azerbaycan’ın da ötesinde gerek bölgede gerekseTürk Dünyası içinde yeni ilişki modellerininhayata geçirilmesi hedefenmektedir. Nitekim Şuşa Beyannamesi’nin imzalanmasından sonra gerçekleşen gelişmeler de bunudoğrulamaktadır. Aşağıda Şuşa Beyannamesi, muhtelif yönleriyle ve söz konusu çerçeveiçinde ele alınacaktır.

Herşeyden önce beyannamenin Şuşa’da imzalanması ve bu adla anılması, çokyerinde bir karardır. Zira Şuşa, tarihî ve kültürel öneminin yanında, Karabağ’da Ermeniler eliyle işgal edilmiş bir bölge ve 2. Karabağ Savaşı’nda da elde ettiğimiz son yerleşimyeri olması sebebiyle sembolik bir değertaşımaktadır. Verilen mesaj açıktır: Şuşa birsınır değildir, ateşkesten önce azadlığa kavuşturduğumuz son yerdir. 9 Kasım 2020tarihinde yapılan ve 2. Karabağ Savaşı’nıdurduran ateşkes antlaşması ile ErmenilerinRusya Federasyonu (RF) Barışı Koruma Birlikleri desteğiyle ellerinde tutmaya devamettikleri, Şuşa’nın kuzeyi ile Murov Dağlarının güneyi arasında kalan bölge de Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nindört adet bağlayıcı kararında (822, 853, 874ve 884 sayılı kararlar) da belirtildiği üzereAzerbaycan toprağıdır. Gerek ateşkes metninin genelinden gerekse RF Barışı Koruma Birliklerinin görev süresi olan ve uzatılması mümkün olan 5 yıllık süreden anlaşıldığıüzere RF’nin yaratmaya çalıştığı yeni statüko kabul edilmemiştir. Dolayısıyla beyannameye Şuşa adının verilmesi, yakın gelecekte,Şuşa’nın kuzeyinde de Karabağ’ın tamamında da Azerbaycan bayrağının dalgalanacağıyönünde bir kararlılık göstergesidir. NitekimŞuşa Beyannamesi’nde sürekli olarak her ikidevletin ülke bütünlüğüne atıf yapılması daaynı yaklaşımın bir başka izdüşümüdür.

Şuşa Beyannamesi’ne uluslararası hukuk açısından bakıldığında da bu belgenin bir antlaşma niteliği taşıdığı görülmektedir.Uluslararası hukuk kişileri olarak Türkiyeile Azerbaycan, beyannamede bahsedilenhususlarla ilgili mutabakata varmışlar ve hukukî bir sonuç doğurmak üzere, metne imzaatmışlardır. Ardından da bu metni, kendi içhukuklarına uygun bir şekilde onaylayarak bağlayıcılık kazandırmışlar ve uluslararasıhukuk açısından da yürürlüğe sokmuşlardır. Nitekim Türkiye, önce 7355 sayılı kanunla03.02.2022 tarihinde Şuşa Beyannamesi’ninonaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanunu kabul etmiştir ki bu kanun, 14.02.2022tarihli ve 31750 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Ardından da 23.03.2022 tarihlive 31787 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan5340 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile ŞuşaBeyannamesi’nin onaylanma süreci tamamlanmıştır. Bir başka deyişle Türkiye ile Azerbaycan, anlaştıkları konuları usûlüne uygun bir şekilde iç hukuk sürecinden geçirerekantlaşma niteliği kazandırmışlar; bahsi geçenniteliği taşıyan Şuşa Beyannamesi’ni uluslararası topluma duyurmuşlar; antlaşmada belirtilen hususlardaki taahhütlerini yerine getirmeyi yükümlenmişler ve bu bağlamdakararlılıklarını beyan etmişlerdir. Ayrıca beyanname aracılığıyla anlaştıkları konularınuluslararası hukuka uygun olduğunu, aldıkları kararları hayata geçireceklerini ve bunuyaparken de uluslararası hukuka uyacaklarını uluslararası topluma resmen duyurmuşlardır. Öte yandan, antlaşma niteliği taşıyanŞuşa Beyannamesi’nde herhangi bir süreöngörülmemiştir. Dolayısıyla süresiz olarakakdedilen bu antlaşma ile Türkiye ve Azerbaycan, müttefiklik ilişkileri için bir vade biçmemişler; antlaşma, taraflardan biri tarafından fesh edilmediği ve yürürlükte kaldığısürece “ebed müddet bir ittifak ilişkisi” tesisettiklerini de ilân etmişlerdir.

Şuşa Beyannamesi, tarihî derinliğiolan Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin sürekliliğini de gösteren bir uzlaşma metnidir.Aynı milletin çocuklarının hayatın her alanına yansıyan sıkı bir işbirliği gerçekleştirmekisteğini ortaya koyan bu belge, özellikle Soğuk Savaş sonrası artarak devam eden Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde yeni ve ileri bir safhanın da başlangıcı olmuştur. Bu bağlamda, öncelikle 1921 Kars Antlaşması’naatıf yapılması, dikkat çekicidir. Zira KarsAntlaşması’nın taraarı arasında Türkiye veAzerbaycan dışında, Sovyetler Birliği, Gürcistan ve Ermenistan da bulunmaktadır. Birtaraftan, Moskova Antlaşması ile birlikteTürkiye’nin doğu sınırlarını belirleyen, diğertaraftan da yine Moskova Antlaşması ile birlikte Nahçıvan’ın Azerbaycan’a ait olduğunukayıt altına alan Kars Antlaşması’nın ŞuşaBeyannamesi’nde yer alması, Türkiye’ninve Azerbaycan’ın ülke bütünlüğüne yapılangüçlü bir tarihî atıf anlamına gelmektedir.

1994’te ve 2010’da imzalanan antlaşmalarada atıf yapan Şuşa Beyannamesi, Türkiye ileAzerbaycan arasındaki ilişkilerin sürekliliğini vurgularken bundan sonraki dönemde iseher üç antlaşmanın daha ötesinde, artık “müttefiklik” sürecinin başladığını ilân etmiştir.Her iki devletin, birbirinin tüzel kişiliğineve bağımsızlığına saygı duyduğu bu ilişkidesiyasî ve hukukî mekanizmalarıyla birlikte“ittifak dönemi” resmen başlamış olmaktadır. İki devletin resmî dış politikasının bir parçası olan “İki Devlet-Tek Millet” söylemi, daha da somutlaşmakta ve yerleşik hâlegelmektedir. Özellikle ülke bütünlüğüne ve bağımsızlığına saygı, egemenlik ve sınırların dokunulmazlığı ile içişlerine karışmamailkelerine dayanan somut mekanizma oluşturulması kararı ile iki devlet, sürekli bir kader birliği yapmıştır.

Şuşa Beyannamesi, taraflardan her hangi birinin kanaatine göre diğer devletinülke bütünlüğüne ve bağımsızlığına, egemenliğine, sınırların dokunulmazlığına veyagüvenliğine karşı tehdit veya saldırı gerçekleştiğinde taraarın istişare etmesini, BMŞartı’na uygun bir biçimde önleme amacıylauygun girişimde bulunmasını ve gerekli yardımı yapmasını esas almaktadır. Yardımınkapsamı ve şekli, taraar arasında ivedilikle belirlenecek; ortak tedbirler için gerekli savunma ihtiyaçları karşılanacak ve devletlerinSilahlı Kuvvetleri koordinasyon içinde hareket edecektir. Bu hükümlere bakıldığında,Türkiye ile Azerbaycan arasındaki müttefikliğin BM Şartı’na paralel bir şekilde, birlikte(kollektif) meşru müdafaa benzeri bir yapıyıkapsadığı da görülmektedir. Nitekim NATOAntlaşması’nın 5. maddesinde öngörülen, birlikte (kollektif) meşru müdafaanın temeli de BM Şartı’na dayanmaktadır. Bir başkadeyişle artık her devlet, diğer devletin toprağını da kendi vatanı sayacaktır. Zaten açık bir gerçek olan bu durum, hukukî bir zemineoturmuş olup Türkiye’nin ve Azerbaycan’ınher durumda birliğini ve beraberliğini bütündünyaya haykırmış olmaktadır. Yani 2. Karabağ Savaşı’ndan sonra daha belirgin birşekilde gözlenebilen fiilî durum, hukukî duruma evrilmiştir.

Şuşa Beyannamesi’ne göre Türkiyeile Azerbaycan arasındaki müttefiklik ilişkisi, belirli konularla sınırlı olmayıp oldukçakapsayıcı bir mahiyet taşımaktadır. Ekonomialanındaki işbirliğinde ekonomik ilişkiler de ve ihracatta çeşitliliğin arttırılması, ortaküretim alanlarının oluşturulması ve yatırımkolaylığı öne çıkarılmıştır. Bu bağlamda dikkat çeken bir başka husus da her iki devletvatandaşlarının birbirlerinin ülkesine kimlikkartıyla seyahat edebilmesinin yararının vurgulanması ve bu durumun ikamet elde etmehakkının kolaylaştırılmasına dönüşmesi yönündeki iradedir. Çifte vatandaşlığın önünüaçan bu irade, Şuşa Beyannamesi’nde ifade edilen ürünlerin serbest dolaşımı mekanizmasının oluşturulması ile birlikte düşünüldüğünde, “Tek Pazar-Çift Vatan” amacınaişaret etmektedir. İlerleyen aşamada ise devletlerin tüzel kişiliklerini koruduğu, güvenlikve dış politika gibi konularda yetkilendirilenkonfederasyon modelinin yani “Türkiye-Azerbaycan Konfederasyonu”nun temelini atmaktadır.

Şuşa Beyannamesi’nde enerji ve ulaştırma alanında işbirliğine yapılan vurgu dadikkat çekicidir. Güney Gaz Koridoru’nunetkin kullanımı ve geliştirilmesi yönündekiçabalara devam edilmesi yönünde mutabıkkalan taraar, elektrik alanında da işbirliğiniöngörmüşlerdir. Bakü-Ceyhan Petrol BoruHattı ile başlayan ve hızla ilerleyip gelişenenerji alanındaki işbirliğinin artarak devametmesi yönündeki bir irade, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki işbirliğinin neticesinde,Türkiye’nin enerji bağımlılığından kurtarılmasının ve “El’e avuç açmayıp kardeş kömeği”ne müracaat edebilmesinin zeminini sağlamaktadır. Aynı şekilde ulaştırma alanında da işbirliğinin daha ileri boyutlara taşınması hedeflenmektedir. Doğu-Batı ulaştırma  koridorunda her iki devletin önemine vurguyapılmış ve akıllı ulaştırma sistemleri teknolojisi yoluyla transit ulaşım potansiyelini arttırmak esas alınmıştır. Ayrıca Zengezur Koridoru’nun açılması ve bu koridorun devamıolarak Nahçıvan-Kars Demiryolu inşaatınıntamamlanması da önemli vurgular olarakdikkat çekmektedir. “Ekonomi-Enerji-Ulaştırma” başlıkları birlikte düşünüldüğünde deikili ilişkilerin yeni bir boyuta taşınmasındave hem iki devletin hem de bölgenin kalkınmasında tam bir ortaklığa gidildiği anlaşılmaktadır.

Şuşa Beyannamesi’nde sosyal güvenlik, bilim, eğitim, sağlık, kültür, gençlik vespor, enformasyon, iletişim ve sosyal diplomasi, Türk kültür mirası gibi pek çok alanayönelen daha ileri bir ilişki modeli hedeflenmektedir. İşbirliği alanlarının artması ve bilinen alanların yanına yenilerinin eklenmesi,Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kopmazve sarsılmaz bağları pekiştirerek güçlendir meyi esas almaktadır. Bu hususlar, “İki Devlet-Tek Millet” politikasının sözde değil özdegerçekleştiğinin, hayatın pek çok alanını kapsamayı hedeediğinin ve daha da ileri boyutataşınacağının net bir şekilde ifadesidir.

Şuşa Beyannamesi ile her iki devletin hem ayrı ayrı hem de ortak sorunlarınayönelik ortak tutum takınması yönündekikararlar da oldukça önemli ve manidardır.Türkiye’nin terörle mücadelesine Azerbaycan’ın verdiği desteğin tekrarlanmasına,Türkiye’nin Karabağ sorununa yönelik tutumunun Azerbaycan tarafından bir keredaha takdirle hatırlatılmasına, 1915 Ermeniolaylarına ilişkin haksız suçlamalara maruzkalan Türkiye’nin desteklenmesine, Türkiyeve Azerbaycan dışında yaşayan her iki devlet vatandaşlarının (diaspora) her konuda dayanışma içine girmesine yönelik yaklaşım,Türkiye ile Azerbaycan arasındaki müttefiklik ilişkisinin derecesini göstermesi bakımından son derece yerindedir. Bir başka deyişleTürkiye ile Azerbaycan, birbirlerinin hayatîmeselelerinde herhangi bir ayrıma gitmeden sahiplenme ve dayanışma iradesi göstermekte; bu bağlamda da sahiplenmenin ve dayanışmanın yalnızca devlet nezdinde ve resmîkanallardan değil her iki toplum nezdinde vefert fert gerçekleşeceğini beyan etmiş olmaktadırlar. Öte yandan söz konusu sahiplenmeve dayanışma, iki devletin sınırları dışındayaşayan vatandaşlar da dahil olmak üzeretüm Dünya sathına yayılacak yani küresel birmahiyet taşıyacaktır.

Türkiye ile Azerbaycan arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi, sadece iki devletideğil Türk Dünyası’nın tamamını da ilgilendiren bir boyuta sahiptir. Beyannamedegeçen “Türk Dünyası’nın gelişimine süreklilik kazandırmak amacıyla çabaları birleştirmek”, “Türk Dünyası’nın birliğine ve refahına hizmet edecek ulusal ve uluslararasıçabaların arttırılması”, “Türk dayanışmasını pekiştirmek” gibi ifadeler, Türkiye ile Azerbaycan’ın, aralarındaki müttefiklik ilişkisininasıl anladığını ve hangi perspektie genişletmek istediğini de göstermektedir. Bu bağlamda, hem iki devletin resmî kurumları hemde Türk Dünyası’na yönelik olarak faaliyetgösteren ve diğer Türk devletlerinin üyesi yada paydaşı olduğu Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, Türk Akademisi, TürkKültür ve Mirası Vakfı, TÜRKSOY ve TürkDili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi’nin beyannamede yer bulması, oldukçaönemlidir. Nitekim Şuşa Beyannamesi’ndensonra gerek Türkiye’nin gerekse Azerbaycan’ın diğer Türk devletleriyle arasındaki işbirliği çok yönlü olarak gelişmeye başlamışve pek çok antlaşma imzalanmıştır. Ayrıca 3Ekim 2009’da Nahçıvan Anlaşması ile kurulan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin adının “Türk Devletleri Teşkilatı”olarak değiştirilmesinin de yine Şuşa Beyannamesi’nden sonra gerçekleşmesi oldukçaönemlidir ki bu değişikliğin basit bir isim değişikliği olmadığı ve Karabağ Zaferi’nin çok büyük etkisinin olduğu herkesin malumudur.

Sonuç olarak, bir uluslararası antlaşma niteliği taşıyan Şuşa Beyannamesi, sıradan bir irade açıklaması vasfı taşımamakta;her iki devletin resmî politika stratejisini birmetne bağlayan, sürekli nitelikte bir taahhütname özelliği taşımaktadır. İki devletin hemuluslararası toplum düzenine bağlılığını hem barışçıl amaçlar taşıdığını hem de sürekli birittifak ilişkisi kurduklarını göstermesi bakımından Şuşa Beyannamesi, çok önemli vetarihî bir belge niteliği taşımaktadır. Bahsigeçen çerçevede kurulan bu ilişki aynı zamanda, Türkiye ile Azerbaycan’ın lokomotifliğinde bütün Türk Dünyası’nı kapsayacak bir niyet belgesi anlamına da gelmektedir. Nitekim Şuşa Beyannamesi’nden sonragözlenen gelişmeler de bu durumu doğrulamaktadır. İlerleyen yıllarda, gerek Türkiyeile Azerbaycan gerekse Türk Dünyası’ndakiilişkiler geliştikçe Şuşa Beyannamesi’nin birmilât olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Dolayısıyla hem Türkiye’nin hem de Azerbaycan’ınŞuşa Beyannamesi çerçevesinde hayata geçirmeyi taahhüt ettikleri hususların eş zamanlı ve çok yönlü olarak gerçekleşmesi, Tarih’in akışının değişmesine vesile olacaktır.

Kaynak: Ülkü Ocakları Aylık Eğitim ve Kültür Dergisi / Temmuz 2022

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar